Anayasa Mahkemesi Karar İncelemesi: Mahkemeye Erişim ve Makul Sürede Yargılanma Hakkı
Anayasa Mahkemesi 22/02/2022 tarihli kararında Başvurucunun iş sözleşmesinden kaynaklanan belirsiz alacak davasını Yargıtay’ın davayı belirlenebilir konulu kabul etmesi üzerine usulden reddetmesini incelemiş ve bu kararın yerinde olmadığı yönünde hüküm kurmuştur.
Somut olayda Başvurucu toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacağının ödenmesi talebiyle Belediye aleyhine dava açmış bulunmaktadır. Başvurucu Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 6.539,68 TL ikramiye ve ücret talebiyle belirsiz alacak davası açmıştır. Ancak üç bilirkişi tarafından yapılan inceleme sonucunda Başvurucuya ödenmesi gereken tazminat tutarının 10.265,35 TL olduğu belirlenmiştir. Daha sonra Başvurucu 13/10/2015 tarihinde talebini 11.745 TL olarak düzeltmiş ve Asliye Hukuk Mahkemesi bu talebi kısmen kabul ederek 8.827,97 TL ödenmesine karar vermiştir. Bu nedenle, Belediye düzeltme isteminde bulunmuş ve Yargıtay 22.Hukuk Dairesi, başvurucunun talebinin belirsiz alacak davasına konu edilemeyecek şekilde belirlenebilir olduğuna kanaat getirmiştir. Ayrıca Mahkeme, bu hususta herhangi bir hukuki menfaat bulunmadığını belirterek davayı usulden reddetmiştir. Sonrasında Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesi Yargıtay kararına uymuş ve Başvurucu bu kararı temyiz etmiş, Yargıtay’ın da Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesi kararını onaması ile Başvurucu son olarak 05/04/2019 tarihinde Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesi bu davayı mahkemeye erişim temel hakkı ve makul sürede yargılanma hakkının ihlali olmak üzere iki başlık altında incelemiştir.
I- Mahkemeye Erişim Hakkı:
Başvurucunun Yargıtay kararıyla davayı usulden reddederek mahkemeye erişim temel hakkının ihlal edildiğini ileri sürmesinin nedeni, bu konuda yeniden dava açmasını engellemektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, başvurucunun iddiasını kabul ederek Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kararının bir ihlal niteliğinde olduğunu belirtmiştir. Bu durumda, bu karar, dava şartı yokluğuna dayanmaktadır. Ödemiş Asliye Hukuk Mahkemesi, Belediye aleyhine eda davası açmak yerine belirlenebilir bir borç talebinde bulunmak için belirsiz alacak davası açılmasında hukuki bir menfaat bulunmadığının altını çizer. Belirsiz alacak davasını eda davasından ayıran unsur, talep sonucunun iddianın genişletilmesi yasağına takılmayacak olmasıdır. Ancak borcun varlığını tespit etmek ve karşı tarafı ödemeye mahkûm etmek açısından ikisi arasında bir fark yoktur. Belirsiz alacak davasında zamanaşımının ertelenmesi tüm alacaklar açısından aynıdır ve zamanaşımının durdurulması mümkündür. Bu açıdan da avantajlı sayılabilir. Belirsiz alacak davası da bir eda davası olduğundan hukuki bir menfaatin olmaması imkansız görülmektedir. Ayrıca ifa davası açılması başvurucuya diğer davadan daha fazla fayda sağlamamaktadır. Ancak, katı usuli dava şartlarını karşılamadığı için belirsiz alacak davası açamamak ve hukuki menfaat yokluğu aynı hususlar değildir. Usulden reddin temel nedeni, başvuranı daha yararlı ve doğru bir yargı yoluna teşvik etmektir.
Ayrıca Anayasa Mahkemesi, davayı ölçülülük ilkesi açısından da değerlendirmiştir. Böylece usul hukukuna dayalı ret kararının nihai çözüm olmadığına ve başvurucu açısından teşkil ettiği sonuçlar dolayısı ile ölçüsüz olduğuna karar verilmiştir.
Hukuk Muhakameleri Kanunun 119. maddesi çerçevesinde, önceki dilekçeye ilişkin talepteki eksiklerin tamamlanması için hâkim tarafından 1 haftalık süre verilebilir. Bu nedenle, bu durum alternatif çözümler olduğunu kanıtlamaktadır. Usul kanunu gereği hâkime dilekçeyi düzeltebilmesi adına birçok yetki verilmiştir. Ayrıca eda davası olarak kabul edilmiş olsa idi, erişim hakkı güvence altına alınmış olacağı sabittir.
Başvurucunun hataen belirsiz alacak davası açmasının sonuçları, başvuranın her şeyden önce genel eda davasının sonuçlarından da yararlanmasını engellemiştir.
II- Makul Sürede Yargılanma Hakkı İhlali:
Başvurucu, yargılama süresinin uzaması nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Anayasa Mahkemesi, 4 yıl 11 ay 16 günlük sürenin yargılama açısından makul bir süre olmadığını belirtmiştir. Ayrıca Mahkeme, ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması ve 10.000 TL manevi zararın tazmin edilmesi gerektiğinin altını çizmiş bulunmaktadır.